Zaman zaman “ Bölge Misyonerliği” yaparım. Yine birarkadaşım vesile oldu da bölgemizde şöyle beş günlük aralıksız bir gezi fırsatı buldum. Sağ olsun, misafirim de ilk kez Karadeniz’e geldiği için de ne var ne yok, akla esen her yerde bol bol fotoğraf çekip, ilk kez belki de arşiv de sayılabilecek düzeyde done elde ettik.
(Çimçirli köprüsü)
Bölgemiz yaz- kış demeden de gezilmeye ve görülmeye değermiş, bunu yeniden anladım. Her vadide ayrı bir güzellikle karşılaştık. Elbette bu güzellikleri zamanla sitemizde değerlendireceğiz. Nereye gidersem gideyim, sizlerle hep güzellikleri paylaşmayı kendime gaye edindim, zaten bu sitede onun için oluştu. “Bölge misyonerliği”nden kastımda buydu zaten. Antalya’ya da gitsem orada tanıdıklarımı mutlaka Karadeniz’in bakirliğinin elden gitmeden mutlaka gezilmesine onları ikna etmeye çalışırım. Sadece bizim gezip ve görmemiz veya anlatımımızla bu bölgenin insan doğası için ne kadar anlamlı olduğunu elbette ispat edemeyiz!
(Rize)
İzliyorum, Türkiye gündeminden uzaklaşmış değilim ama bu ülkede gerçekten çok boş gündemler yaratıldığının yakın tanıklarından olarak bazılarına gülüyorum, değmez diye yorum bile yapmıyorum. Türkiye’yi azıcık gezen gören veya düşünen ve gerçekten ülkesini seven , önemseyen herkes mutlaka bir çok sözde gündem maddelerine bakarak zaten gülüp geçiyordur! Yani “Şemdinli iddianamesi” nden tutun, Merkez Bankası Başkanının asaleten-vekaleten atanmasına, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki üçüncü gensoru’dan, Nevruz kutlamalarına, Edirne’nin komşu Bulgaristan’ın barajlardan fazla su verip de sular altında kalmasına kadar bir çok konuda istediğini yaz-çiz değişmez bunlar, her şey suyun yolunda akışı gibi hayatı törpülemek adına gündem olur durur. Onun için ben gezdiğim yerlerde yiyip içtiklerimi yeğledim yazmak için. Aslında “yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat” dense de yok, ben bizim de içilecek çok güzel sularımız olduğunu anlatmalıyım.

Rize’nin İkizdere ilçesine çıkarken Çimşirli diye bir köy var mesela, hemen karayolunun kenarında aracınızı bırakıp, bir ahşap asma köprüden sallanarak karşıya geçilebilen yerde kocaman kayanın tam ortasından akan madensuyu, gidilmeye değer doğrusu.Trabzon’dan yola çıkıldığında ilk akla gelen elbette Uzungöl oluyor. Orada eskisi kadar olmasa da yine de görülmeye değer doğa, insanların çarpık yapılaşmayla bozmaya çalıştıkları güzellikleri size sunuyor. Siz,yapılara değil salt doğaya kilitlenip giderseniz, mevsime bakılmaksızın Uzungöl’ün ruhunuza hitap edişine tanıklık edersiniz. Üzüngöl’e akan Haldızan deresi üzerinde DSİ’nin yaptığı setlerin şelaleye dönüşmüş halinden tutunuz, Demirkapı’ya varıncaya kadar, hatta oradan da yukarılara gidebildiğiniz kadar gidin her adımda ayrı bir mutlu nefes almak elbette hakkımızdı dersiniz.
Uzungöl’den inerken Çaykara’nın içinden yukarıya doğru Maraşlı köyüne çıkarsanız orada kitabesinde “Of’a imanı İslam’ı getirdi, Kemalin menbaı Maraşlı Osman, Ne kutsi kudrete malikti hayret, boyun eğmiş idi bir görmede ruhban, dokuzyüzaltmışidi hicri yıllar.... devamı için http://www.karadenizolay.com/haber/457-yayla-senlikleri-takvimi-karadeniz39i-gezmek-lazim.html

Bölgemiz yaz- kış demeden de gezilmeye ve görülmeye değermiş, bunu yeniden anladım. Her vadide ayrı bir güzellikle karşılaştık. Elbette bu güzellikleri zamanla sitemizde değerlendireceğiz. Nereye gidersem gideyim, sizlerle hep güzellikleri paylaşmayı kendime gaye edindim, zaten bu sitede onun için oluştu. “Bölge misyonerliği”nden kastımda buydu zaten. Antalya’ya da gitsem orada tanıdıklarımı mutlaka Karadeniz’in bakirliğinin elden gitmeden mutlaka gezilmesine onları ikna etmeye çalışırım. Sadece bizim gezip ve görmemiz veya anlatımımızla bu bölgenin insan doğası için ne kadar anlamlı olduğunu elbette ispat edemeyiz!

(Rize)
İzliyorum, Türkiye gündeminden uzaklaşmış değilim ama bu ülkede gerçekten çok boş gündemler yaratıldığının yakın tanıklarından olarak bazılarına gülüyorum, değmez diye yorum bile yapmıyorum. Türkiye’yi azıcık gezen gören veya düşünen ve gerçekten ülkesini seven , önemseyen herkes mutlaka bir çok sözde gündem maddelerine bakarak zaten gülüp geçiyordur! Yani “Şemdinli iddianamesi” nden tutun, Merkez Bankası Başkanının asaleten-vekaleten atanmasına, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki üçüncü gensoru’dan, Nevruz kutlamalarına, Edirne’nin komşu Bulgaristan’ın barajlardan fazla su verip de sular altında kalmasına kadar bir çok konuda istediğini yaz-çiz değişmez bunlar, her şey suyun yolunda akışı gibi hayatı törpülemek adına gündem olur durur. Onun için ben gezdiğim yerlerde yiyip içtiklerimi yeğledim yazmak için. Aslında “yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat” dense de yok, ben bizim de içilecek çok güzel sularımız olduğunu anlatmalıyım.

Rize’nin İkizdere ilçesine çıkarken Çimşirli diye bir köy var mesela, hemen karayolunun kenarında aracınızı bırakıp, bir ahşap asma köprüden sallanarak karşıya geçilebilen yerde kocaman kayanın tam ortasından akan madensuyu, gidilmeye değer doğrusu.Trabzon’dan yola çıkıldığında ilk akla gelen elbette Uzungöl oluyor. Orada eskisi kadar olmasa da yine de görülmeye değer doğa, insanların çarpık yapılaşmayla bozmaya çalıştıkları güzellikleri size sunuyor. Siz,yapılara değil salt doğaya kilitlenip giderseniz, mevsime bakılmaksızın Uzungöl’ün ruhunuza hitap edişine tanıklık edersiniz. Üzüngöl’e akan Haldızan deresi üzerinde DSİ’nin yaptığı setlerin şelaleye dönüşmüş halinden tutunuz, Demirkapı’ya varıncaya kadar, hatta oradan da yukarılara gidebildiğiniz kadar gidin her adımda ayrı bir mutlu nefes almak elbette hakkımızdı dersiniz.
Uzungöl’den inerken Çaykara’nın içinden yukarıya doğru Maraşlı köyüne çıkarsanız orada kitabesinde “Of’a imanı İslam’ı getirdi, Kemalin menbaı Maraşlı Osman, Ne kutsi kudrete malikti hayret, boyun eğmiş idi bir görmede ruhban, dokuzyüzaltmışidi hicri yıllar.... devamı için http://www.karadenizolay.com/haber/457-yayla-senlikleri-takvimi-karadeniz39i-gezmek-lazim.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder